Emperyalist güçler Birinci Dünya savaşı sonunda yenik sayılan Osmanlı yönetimine Sevr anlaşmasını imzalatarak hemen sonrasında ülkemizi dört bir yanından işgal etmiş olsalar da milletimizin bağrından yetişen, hayatı boyunca cepheden cepheye koşan bir kahramanın Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde işgalci güçleri geldikleri gibi gönderilmişlerdi.
Genç Türkiye Cumhuriyeti sahip olduğu kıt imkanlara rağmen kısa sürede toparlanma sürecine girmiş ve kağıttan Şeker’e çimentodan Demir’e kadar ülke ihtiyacı olan bir çok ürünü kendisi üretir hale gelmişti, Cumhuriyetin onuncu yılında yurdumuz demir ağlar ile örüldüğü gibi kurulmuş olan üniversitelerimizde kendi mühendislerimizi, kendi doktorlarımızı, kendi teknikerlerimizi yetiştirmeye başlamıştık.
İstiklal savaşımızın muzaffer komutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanımızın ölümüne kadar ülkemizde çok süratli bir gelişme süreci yaşandı.
O yıllarda kendi uçaklarımızı, kendi lokomotiflerimizi ve hatta kendi fabrikalarımızı yapmaya başlamıştık. İtalya’dan getirilen narenciye fidanlarını büyüterek meyve verir hale, Karadeniz bölgemize dikilen çay fidanlarını da çay yaprakları toplanır hale getirmiş ve ülkemizin büyük bir bölümü fakru zaruret zincirlerini kırmaya başlamıştı.
Sonrasında ülkemize kurulumu yapılan Demir Çelik fabrikalarının ve Kâğıt fabrikalarının borçlarını portakal, mandalina ve limon ile ödemiş, yüksek verimli tarım ürünlerinin başta buğday ve bir çok ürünün tohumlarını vatan topraklarıyla buluşturmuştuk.
O yıllarda üretilen tarım ürünleri ihracatıyla Osmanlıdan kalan Düyun-u Umumiye borçlarımızı da ödeyip bitirmiştik.
O büyük komutanın vefatı sonrasında ise maalesef alınan yanlış kararlar sonucunda, yolcu uçağını dahi üretirken, yurt dışından ithal olarak getirilen uçaklar ile henüz emekleme safhasındaki uçak sanayimiz başladıktan kısa sure sonra bitirdik ve uçak üretmekte olduğumuz fabrikalarda soba üretmeye başladık.
Özellikle Amerika’dan uçak ithalatı ile uçak sanayiinde ne yazık ki dışa bağımlı hale getirildik. Mühendislerimizi ve bilim insanlarımızı hor gördüğümüz için onları başta Amerika olmak üzere Avrupa ülkelerine kaptırdık.
Yabancı ülkelerin Uçaklarını, traktörlerini ve muhtelif motorlarını güya daha ucuza satın alarak dışa bağımlı hale gelirken henüz emekleme safhasındaki uçak ve motor sanayimizi de tamamen öldürdük.
Ülkelerinde kullanım dışına çıkarılmış uçakları ucuz ucuz alarak kendi sanayimizi bitirirken, bu uçaklar ve diğer makinalar için çok yüksek yedek parça bedelleri ödedik.
Amerika’da başlangıçta füze olarak geliştirilip, daha sonra kokpit yerleştirilerek savaş uçağı haline getirilen F-100 jet uçaklarının kullanımı esnasında onlarca pilotumuz şehit oldu.
Daha sonra öğrenildi ki F-100 jet uçaklarının Amerika’daki adı “Flaying Coffin” Türkçe adıyla uçan tabut.
Çok şükür ki son yıllarda kendi silahlarını yaparken kendi helikopterlerimizi ve eğitim uçaklarını kendimiz yapar hale geldik.
İnşallah bu teknolojik gelişmeler ile ülkemiz çok daha iyi yerlere gelecektir.
Yeter ki çalışkan ve ülkesini seven nesiller yetiştirip muasır medeniyet seviyesini bir an önce yakalayabilelim.
Ali Şükrü TUNÇEL
tuncelalisukru@gmail.com